Köylü Kadınların Amcıkları

O haftasonu annem, bir akrabamızın düğünü için köye gideceğimizi söylediğinde canım sıkılmıştı. Gel sen şimdi İzmir’de üniversitede okuyan mini etekli kızları bırak ve köye düğüne git. Oldu mu şimdi bu? Babam da ısrar edince mecbur kaldım onlarla birlikte köye gitmeye. Köyde sıkılıyordum. Uzun yıllar önce (Anadolunun bir köyünden) İzmir’e taşınmış olsakta, bizim köydeki evimiz halen dayalı döşeli durur. Tatillerde köye gidilir, bir iki hafta kalınır, eş dost akraba ziyareti yapılır ve tekrar İzmir’e dönülür. Hele yaz tatilini köyde geçirmek benim için işkenceydi.

Dedemin beli kuvvetliymiş. Tam 11 tane halam ve 2 tane de amcam var. Bunlar yaşayanlar, 3 tanesi de doğumdan hemen sonra ölmüş. Ayrıca, ismini bile bilmediğim, hatırlamadığım okadar çok akrabamız var ki köyde, kimin düğünü olduğunu bile sorma gereği hissetmedim. Köye vardık. Evimize yerleştik, eşyaları örten beyaz örtüleri topladık. Elektriği sigortadan, suyu vanadan açtık. Komşularla, akrabalarla hoş beş falan. Akşama düğün evine gidildi. Düğünevi çok kalabalık, mahşer günü gibi. Sanki tüm köy orda. Davul zurna çalıyor, yemekler yeniyor, içkiler içiliyor, tabancalar tüfekler atılıyor. Kadınlar erkekler haremlik selamlık gibi. Etrafta çekirge sürüsü gibi çoluk çocuk koşuşturuyor, bağırıp çağırıyorlar. Ben sevmem kalabalığı. Daral gelir bana. Benim aklım fikrim, flört edilecek kız var mı? Daha doğrusu sikilecek kız var mı?

Etrafa şöyle bir bakıyorum, yetişkin kızların çoğu nişanlı, yada evli. Başlarını örtmelerinden ve kollarındaki bileziklerden belli oluyor bu. Ayrıca etrafta dolanan birkaç palazlanmış kız var, 16-17 yaş gurubunda. O kızlardan birtanesi beni kesiyor sürekli, fırsat buldukça gülümsüyor bana. Sürekli mutfağa girip çıkıyor elinde tepsiyle, boş bardakları falan topluyor masamızdan. Benimle kesişmek için yapıyor bunları. Alıcı gözle bakıyorum kıza, güzel bir kız. İzmir’de olsaydı, kesin sikerdim bunu diye geçiriyorum içimden. Ama köy yerinde imkansız gibi geliyor bu iş bana. Üstelik daha kızın kim olduğunu bile bilmiyorum.

Sigara içmek için kalkıyorum, bahçe duvarının dışına çıkıyorum. Etrafta koşuşturan çocuklardan birini çağırıp, uzaktan o kızı gösteriyorum, kzın kim olduğunu soruyorum. Kim olduğunu öğrenince de şaşırıyorum. Kesiştiğim kız, Kadriye halamın kızı Fidan imiş. Fidan. En son taa bilmem kaç sene önce çocukken görmüştüm, ‘Sümüklü Fidan’ derdi herkes ona. Onlar da seneler önce köyden (ismini hatırlamadığım) bir şehire taşınmışlardı. Fidan şimdi, ismine yakışır bir kız olmuştu, fidan gibiydi. Sigaramı içerken, (Halamın kızı falan, ama ne sikilir!) diye düşündüm. İlik gibi olmuştu. Ben bunları düşünürken, Fidan, yanında iri yarı, 20’li yaşlarda bir genç kızla birlikte yanımda bitiverdi.

Selamlaşıp tokalaşırken, yanındaki kızın kim olduğunu çıkarmaya çalışıyordum ki, Fidan, “Biz de Zeynep ablayla birer sigara içelim dedik, sigaran var dimi?” diyerek farkında olmadan hatırlatmıştı. (Zeynep de Şehriban halamın kızıydı. Zeynebi de bilmem kaç yıldır görmemiştim. İri yarı bir genç kız olmuştu. Memeleri resmen kafam kadar olmuş, beyaz gömleğinin düğmelerini patlatcak gibi duruyordu. Fidan’ın açık saçlarının aksine, Zeynep başını parlak pullarla nakışlı bir tülbentle bağlamıştı. Kolunda da 8-10 tane burma bilezik vardı. Geçen sene final sınavım olduğu için, Zeynebin nişanına gitmemiştim. Zaten sınavım olmasa da gitmek istemezdim. Annemlerden duyduğum kadarıyla, Kuşadası’ndan bir otelciyle nişanlanmıştı.)

Birer sigara verdim bunlara. Sigaralarını yaktım. Onlar da benim gibi ailelerinden gizli içiyorlardı sigarayı. Ama tiryaki değillerdi, sigaraları acemice tutuşlarından belliydi. Fidan bir iki fırt çektikten sonra, “Ohh, sigara iyi geldi valla, sabahtan beri ilk sigaramız! Ahh, şimdi yanında bir de buz gibi bir bira olacaktı ki…” dedi. Ben hemen atıldım, “Hadi ozaman bizim eve gidelim, ben bakkaldan bira alırım!” dedim. Fidan hemen, “Ayy süper olur, hadi gidelim!” derken, Zeynep, “Gitmeyelim ya, bir gören falan olursa köylünün diline düşerim, biliyorsun ben nişanlıyım…” dedi. Ama Fidan’ın ısrarlarına boyun eğmek zorunda kaldı. Fidan hemen halamı aradı, “Anne, Zeynep ablayla birlikte Zeynep ablalara kadar gidip geleceğiz!” dedi. Bizim evin anahtarını verdim bunlara, önden gitsinler diye. Ben de bir koşu bakkala varıp, 3 şişe bira aldım, eve gittim.

İkisi de koridorda dikiliyordu. Salona geçtik. TV’nin karşısındaki üçlü koltuğu gösterip, “Otursanıza!” dedim. TV’de bir müzik kanalı buldum. Biraların kapaklarını açıp verdim ellerine. Birer de sigara yaktık. “Azıcık yer açın da, köyün en güzel iki kızının arasına oturayım!” dedim. Bu isteğim Zeynebin pek hoşuna gitmemişti galiba. Ama Fidan gülümseyerek hemen kenara kayıp bana yer açtı. İkisinin arasına oturdum. Elimizde biralar, sigaralar, TV’de müzik klipleri izliyoruz. Fidan’ın neşesi yerinde, fakat Zeynep huzursuz biraz.

Sigaralarımız bitince, biramı da iki dikişte bitirip, şişeyi sehpaya koydum ve geriye yaslandım, bir kolumu Zeynebin omzuna, diğerini de Fidan’ın omzuna koydum, ikisini de kendime doğru çektim. Fidan hemen kolumun altına sokulurken, Zeynep yavaşça elimi tutup indirdi omzundan. Bu hareketi yaparken Fidan’a çaktırmak istemiyordu, sanıyordu ki ben sadece kendisinin omzuna attım elimi. Oysa o anda diğer elim çoktan Fidan’ın omzundan koltuk altına inmiş ve ordan da tişörtünün üstünden göğsünü okşamakla meşguldü bile. Fidan da, “Ayy bu şarkı çok güzel… Bundan önceki klibinde saçlarını kızıla boyamıştı…” gibisinden Zeynebin dikkatini TV’ye çekmek için öylesine konuşup duruyordu. Ama Zeynep adeta heykel gibi oturuyor ve elindeki birasını bile içmiyordu. Belli ki, deminki hareketimden rahatsız olmuştu.

Bu arada Fidan’ın tişörtünün üstünden göğsünü okşayan elimi tişörtünün altından içeriye soktum. Şimdi elim çıplak teninde geziniyordu. Göbek çevresini, bazen de sütyeninin etrafını okşuyordum. Yarağım da sertleşmiş, pantolonumun önünü kabartmıştı. Halalarımın kızları arasında olmam beni iyice azdırmıştı. Gerçi Zeynep pas vermemişti, hatta olumsuz tepki vermişti de denebilirdi. Ama o anda nedense, ikisine karşı da içimde tarif edemediğim bir arzu vardı. Hep iki kızla seks yapmak süslemiştir fantazilerimi. Bu yüzden birdaha denemeye karar verdim. Bu sefer sol elimi Zeynebin omzuna değil de, direkt kolunun altından sokup, o kafam gibi memesini avuçladım. Yine nazikçe elimi tutup memesinden çekti. Zeynebin, bu ikinci girişimimi de savuşturması canımı sıkmıştı. Ama yüzsüzlüğüm tuttu, birkaç saniye sonra aynı hareketi tekrarladım…

Zeynep bu sefer elimi sertçe tutup memesinden uzaklaştırdı ve kulağıma, “Böyle birşey yapmaya utanmıyor musun sen? Ben senin halanın kızıyım! Üstelik nişanlı olduğumu da biliyorsun!” diye fısıldadı. O an anladım ki, Zeynep, benim Fidan’ı da aynı anda okşadığımı bilmiyordu. Zeynebin bu soğuk tavrına karşın ben de elimi çektim ve yalnızca Fidan’la ilgilenmeye karar verdim, eldeki tek kuş, daldaki iki kuştan daha iyidir diye düşünerek. Az sonra da Fidan’a, “Gelsene sen benle bir dakika!” dedim ve ayağa kalktım. Fidan gözlerime (Niye?) diye sorarcasına bakıp ayağa kalkınca, birşey demeden elinden tutup odama götürdüm. Zeynep oturduğu yerde sap gibi kalakalmıştı öylece.

Odama girince kapıyı kilitledim ve Fidan’ın dudaklarına yapıştım. Birbirimizin dudaklarını kemirircesine öpüşüyorduk. Bir elimi beline dolamıştım, diğer elim kot pantolonunun üzerinden o biçimli götünü avuçlayıp, yoğuruyordu. Biraz daha öpüşüp, Fidan’ı yavaşça yatağıma uzattım ve pantolonun düğmesini açıp, fermuarını indirdim, pantolonunu dizlerine kadar sıyırdım. Fidan korku ve telaşla, “Ne yapacaksın? Ben bakireyim!” dedi. “Birşey yapmayacağım, amını biraz öpüp koklayacağım!” dedim ve yüzümü külodunun üzerinden amına yapıştırdım. Terlemiş am kokusunu içime çektim. Külodun üzerinden öptüm biraz amını. Yalamak istiyordum, ama külodu engel oluyordu.

Tüm itirazına rağmen külodunu da indirdim aşağıya. Amı hafif kıllıydı. Islak dilimi küçücük pembe am dudaklarına değdirdiğimde irkildi. Amını yalamaya başladığımda, Fidan gözlerini kapamış, dudaklarını ısrarak, kafasını sağa sola savuruyordu. Evet hiç şüphesiz, bizim bakire hala kızının amı ilk defa yalanıyordu. Ben de amını deli gibi yalıyordum. Dilimi amının deliğine sokup çıkarıyordum, am dudaklarını dudaklarımın arasına hapsedip sündürüyordum, klitorisini dilliyordum. Ağzıma amının zevk sıvısı gelmeye başlamıştı bile. Klitorisini parmağımla uyarıp, aynı zamanda da amını yalamayı hızlandırdım. Fidan kasılmaya başlamıştı. Ellerini şimdi saçlarıma geçirmiş, kafamı amına bastırıyor ve kısık sesle inliyordu. Az sonra kasılması titremeye dönüştü ve sarsıla sarsıla orgazm oldu, boşaldı. Amının suları, ağzıma yüzüme bulaşmıştı.

Yalamayı bırakıp sakinleşmesini bekledim. Birkaç saniye sonra beni yukarı çekerek dudaklarımı öpmeye başladı. Fidan boşalmıştı, ama benim durumum berbattı. Yarağım öyle bir zonkluyordu ki, böyle giderse küloduma boşalacaktım. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp ayağa kalktım. Fidan’in meraklı bakışları eşliğinde bir çırpıda pantolonumu ve boxerımı indirdim dizime kadar. Fidan yine telaşlandı, “Ne yapacaksın?” diyerek hemen külodunu çekti yukarı, amını kapadı. “Korkma, kızlığına bir zarar vermeyeceğim, arkanı dön!” dedim. Büyümüş gözlerle, “Arkadan mı yapacaksın?” diye sordu busefer, yine telaşla. “Sen dön arkanı, birşey yapmayacağım, götüne sürteceğim sadece!” diyerek bunu zorla yüzüstü dönderdim.

Sonra da belinden tutup yatağın kenarına kadar çektim. Domalmış gibi yüzüstü yatıyordu şimdi, ayakları yere değiyordu. Pantolonu halen dizlerindeydi. Külodunun arkasını sıyrıdım aşağı, bembeyaz göt yanaklarını serbest kaldı. Yarağımı göt yanaklarının arasına yerleştirip, üzerine uzandım. Sikiyormuşum gibi, göt yanakları arasında yukarı aşağı kayıyordum. Amacım sürtünerek boşalmaktı. Ama son anda fikir değiştirip doğruldum, yarağımın başını göt deliğine denk getirip biraz yüklendim. Bastırıyordum, fakat giremiyordum daracık götüne. Girmeyim diye kendisini kasıyordu. Azıcık girer gibi olunca da çırpınmaya başlıyordu. Elimi uzatıp ağzını kapadım ve olanca gücümle yüklendim götüne. Şimdi olmuştu. Ama yarağım götüne girince, Fidan duyduğu acıdan elimi ısırdı.

Elimi ısırsada, çırpınsada, artık geri dönüş yoktu. Yarağım götüne girmişken sikmeden bırakmayacaktım Fidan’ın götünü. Tüm çırpınışlarına rağmen götünde gidip gelmeye başladım. Elimi ağzından çekmeden. Elimi çeksem, biliyordum kesin bağıracaktı. Daracık götü sımsıcaktı, yarağımı mengene gibi kıstırıyordu. Götüne sokup çıkarırken yarağım da acıyordu, yüzlerce iğne batırılmış gibi. Buna rağmen birkaç kez çok seri şekilde pompaladım ve fazla dayanamadım, götünün içine boşaldım, oluk oluk. Müthiş rahatlamıştım boşalınca. Elim halen ağzını kapatıyordu, bağırmasın diye.

Elimi tekrar ısırınca, elimi çektim ağzından. Hemen bağırmaya başladı, “Hani birşey yapmayacaktın! Kalk üstümden!” diye. Anında ağzını tekrar kapadım elimle ve “Tamam, kalkıyorum, bağırma!” dedim. Yarağımı götünden çıkarırken de acı duyacaktı büyük bir olasılıkla. Ağzını sımsıkı tutarak yarağımı çektim çıkardım götünden. Ağzı kapalı olduğu için anlaşılmaz sesler çıkarıyordu. Eğildim, yanağına bir öpücük kondurdum ve “Seni seviyorum!” dedim. O sırada Zeynep kapının kolunu birkaç kere yokladı, kilitli olduğunu anlayınca da kapıya sertçe vurmaya başladı. Zeynep kapıyı açmak için zorlarken, biryandan da, “Açın kapıyı! Napıyorsunuz içerde? Fidan, iyi misin? Harun aç kapıyı!” diye bağırıyordu…

Leave a Reply